Konuşacak, yazacak çok konumuz var bugün. Susamdan sadece tahin ve yağ çıkmaz, muhabbet de çıkar. Bakalım siz okuyucularıma neler suna bileceğim, görelim. En başında Meramlı Çiftçilerimize teşekkür ederek başlamak istiyorum. Biz hâlâ Konya pazarlarında az da olsa doğal ürün bula biliyor, eski lezzetleri hatırlaya biliyorsak bu Meramlı Çiftçiler sayesindedir. Kıraç topraklar, evlek boyutunda minik bağ ve bahçeler onların deyim yerindeyse taştan ekmeğini çıkardıkları yaşam alanlarıdır. Çok parçalı, küçük ölçekli tarım alanlarında hep bir arayış içindeler.
Bugün Boyalı Mahallesinde şahit olduklarımız beni öyle sevindirdi ki; şimdiye kadar takip ettiğim sayısız tarla günleri, tanıtım faaliyetleri ve yeni ürün denemeleri hiç bu kadar umut vermemişti. Susam üretimini yaygınlaştırmak amacıyla düzenlenen tarla gününde, yeni çeşitlerin yanında mekanizasyon alanındaki gelişmelerin de tanıtımı vardı. Birkaç seneye varmaz, dağ taş susam olur bu topraklarda dedim içimden. Bu umut dolu düşüncemizin sebepleri var elbette, yazımın sonunda hak vereceksiniz bana.
Meram'da yeniliklere açık, üretmeye hevesli çiftçi var; onların hep önüne düşen ve her türlü faaliyetlerini destekleyen ziraat odası başkanı ve ekibi var. Çiftçisine her yıl farklı proje ve hedeflerle yeni ufuklar açmaya çalışan ilçe tarım teşkilatı var. İşte bu üçlü bir araya gelip kafa kafaya vermişler ve tam isabetle Meram'a yakışan ürünü seçmişler. Susam; üretimini terk ettiğimiz, avuç dolusu paralar ödeyip ithal ettiğimiz hayati öneme haiz bir ürünümüzdü. Kıraç alanlarımızda yetişebilen, aslında İç Anadolu çiftçisini kurtara bilecek çok kıymetli bir bitkidir susam. İl Müdürümüz Seyfettin Baydar kürsüden mesajını verirken, çok güzel bir slogan olacağını düşündüğüm 'Meramın Altın Tanesi Susam' adını koydukları bir projeden söz ederek kaynak ayrıldığını müjdeledi. İnşallah o altın taneleri bir araya gelip sarı liralara dönüşür. O ışığı deneme tarlasında gözlerimle gördüm, çok güzel ürün var sahada.
Tarla gününde güzel mesajlar veren Meram Ziraat Odası Başkanı Ali Ataiyibiner, susamın %95 oranında ithal edilen bir mahsul olduğunu söylediğinde içim cız etmişti. Yıllar öncesiydi, hem ülkemizde hem de dünyada otorite kabul edilen bir kanser uzmanımızdan çok acil önlem alınması gereken bir uyarı vardı. Aklımdan hiç çıkmayan, tükettiğim her susamlı üründe hatırladığım bir uyarı! Karaciğer kaynaklı kanserlerin arkasında, uzun süre depolarda beklemiş, afla toksin üremiş, ucuz ve kalitesiz ithal susamlar var demişti Prof. Dr. Erkan Topuz. Acaba aynı sıkıntılar devam ediyor muydu? Düşünüyorum da, biz millet olarak hepimiz unlu mamullere, özellikle de susamlı simit, poğaça ve çöreklere bayılırız. Tahin hiç vaz geçemeyeceğimiz çok kıymetli bir lezzet. Şimdi bu mamullerin ana ham maddesi susamı kendi topraklarımızda yetiştirmez isek neler olacağını bir düşünelim. Ne idiğü belirsiz kimden ve nereden alındığı bilinmeyen, kalitesi ve fiyatından emin olmadığımız bir şekilde, hele de denetim ve kontrolsüz el altından ülkemize sokulabilir bu ürünler. Gıda güvenliği ve kontrolü bakanlığımızın en önemli sorumluluk sahası, gecesini gündüzüne katarak halkımızın sağlığını korumaya çalışan teşkilatlarımız var. Tüm sıkı tedbirleri almalarına rağmen sağlığımızı hiçe sayan istismarcılar maalesef var!
İşte bu ve daha birçok olumsuzluk ve tehlikelerin önüne geçmenin en etkili yöntemi üretmek ve kendi topraklarımızdan gelen gıdaları tüketmektir.
Bütün parçaları bir araya getirdiğimizde, ülkemiz ve milletimiz için üreten işte bu insanlara minnet ve şükran duygularım tavan yapar. Birçok anı hatırladım susam tarlasında. Benim köyüm Apa eskiden beri susam yetiştirilen, daha çok kendi tüketimi için ekim yapılan bir köydür. Dağlık arazilerimizde kırmızı toprakları çok seven bir bitki olarak bilinir. Üretilen susamlar eskiden May (Kayasu) ve Akören'de, şimdi ise Bozkır Dere'de tahin çıkarttırmaya gidilir, bir kısmı da kışın bulgur kaynatılarak üzerine dövülmüş susam serpilerek tüketilmek üzere kilerde saklanırdı. Az da olsa halen devam eden bir üretim modelimizdir. Tahinimizi her yıl köyümde yetiştiren yakınlarımdan almaya devam ediyorum. Evin en küçüğü dâhil herkes marketlerden gelen tahinin tadını hemen ayırt edebiliyor. Hiçbir tat Anadolu toprağının verdiğini karşılayamaz. Günümüzde susam ve mamulleri ciddi bir ekonomik değere dönüştü, artık tam olarak Meram'ın altın tanesi diyebiliriz. Eskiden zahmetli birçok işlemden geçerek sofraya ulaşırdı, şimdi mekanizasyon alanında da güzel gelişmeler var. Susamı makineyle işleme ve çırpma yöntemini geliştirmişler. Bunu susuz tarım yapmaya çalışan tüm çiftçilere duyurmalı, eğitim yayım çalışmaları yapılmalı.
Boyalı Konya'nın güneyinde, bi tarafı taş ocaklarıyla kaşı gözü oyulmuş yayvan bir tepenin ardında, kurak arazilerde tarım yapan şirin bir köy. 25 Eylül 2018 tarihinde, bu köyün önder çiftçilerinden olan Hüseyin Adar'ın tarlasında, gün dönümünde (21 Haziran) pinomatik mibzerle sıralı ekimi yapılan yeni susam çeşitleri ile hemen yanında o tarihten iki hafta önce elle saçılan yerli susam yan yana görücüye çıkmıştı. İlki elle saçılan yerli susamın üzerine bir defa yağmur yağmış, gün dönümünde tekniğine uygun sıralı ekim yapılan susam ise hiç yağmur almamış olmasına rağmen hem boy olarak, hem de verim olarak yüzde yüz fark atmış. Bunu gözlerimizle görüp kamera ve fotoğraflarla kayıtlara aldık. Burada çeşit seçimi ve ekim zamanı, ayrıca hassas ekim makinelerinden yararlanma belirleyici olmuş. Bilim ve teknoloji böyle bir şey işte; Çin'de de olsa ilmi aramak lazımmış demek ki…
Memleketimiz ve çiftçimiz için hayırlı olacağına yürekten inandığım bu güzel işin altına imzasını atan önderler; çiftçimiz Hüseyin Adar, Ziraat Odası Başkanı Ali Ataiyibiner ve ekibini, Meram İlçe Tarım Müdürümüz Niyazi Emrah Çerez ve ekibini, tüm proje paydaşları ve emeği geçenleri kutluyor, saygıyla selamlıyorum. Annelere de bir çift sözümü hatırlatıp bağlamak istiyorum; çocuklarınızı seviyorsanız cips kola, ıvır zıvır değil, ceviz, tahin pekmez ve kuru üzüm yedirin. Akıllı, sağlıklı dinç nesiller bunlarla yetişir.
Program dönüşü, belki yüz yıllık belki daha fazla yolcuya, kurda kuşa bir yudum suyu nasip olan bilmediğimiz hayırseverlerin 'Türk İcadı Cıngıraklı Kuyu veya Serenli Kuyu' diye bilinen kuyusundan su çekme heyecanını yol arkadaşlarımla birlikte yaşadık. Eskiden beri su hayratı en kutsal hizmetlerin başında gelir, inancımız ve kültürümüzde yeri çok başkadır. Çöl benzeri uçsuz bucaksız Anadolu bozkırlarında, insanın amel defterini gerçekten de hep açık tutacak en güzel hayrattır su. Su gibi aziz olasınız değerli dostlarım, selam ve saygıyla…
26.09.2018
M. Yavuz ÇOLAK