Değerli Dostlar;
Geçen yıl Temmuz ayında, bu yıl da Haziran ayının son haftasında gezip görme fırsatı bulduğumuz özel ve güzel bir mekândan sesleneceğiz sizlere. Biz bu yazılarla önder çiftçilerimizin kamuoyunda tanınmasına ve yaptıklarından halkımızın, özellikle de konuyla ilgilenen çiftçilerin haberdar olmasına katkıda bulunmak istiyoruz.
Geçtiğimiz sene gezi notlarımı yayınlayamamıştım. Çalıştığım kurumun web sitesinde ‘Beldelerimiz’ sayfası yayına açıldı bu arada. Böylece hem web sitemizde, hem de köşe yazıları yazdığım gazetemde; eskiden olduğu gibi belde tanıtımları yapmaya, tarım camiasından öne çıkarılacak konuları yazmaya devam edeceğiz.
Bugün; önce sözünü ettiğim mekânda, bir yıl önce gördüklerimi yazacağım. Yarın ise, bir senede nelerin değiştiğini mukayese etmek açısından, bu yılki gözlemimi yazacağım. Önce bir yıl evvelinde yaşadıklarımıza gidelim:
Temmuz’un can alıcı sıcağında, enformasyon ekibimizle yola koyulduk. Bir teknik gezi programı yaparak, Derbent üzerinden Doğanhisar hattına uzanıyoruz. Amacımız; dağlık alanlarda çok parçalı arazilerin yoğun olduğu yerlerde, çevreye örnek gösterilen bir bahçe tesisinin çekimlerini yapmak. Ayrıca hasat mevsiminin içinde olmamız sebebiyle de, duruma yakından bakıp hasadı yerinde gözlemlemek istiyoruz. ‘Yediğiniz içtiğiniz sizin olsun, gördüğünüzü anlatın’ denir ya hani; biz de gördüklerimizi yazmaya gayret edeceğiz…
13 Temmuz 2012 tarihinde, kamera ve fotoğraf makinelerimizi, güzergâhımızdaki ilçelere dağıtılacak afiş, evrak ne varsa toplayıp yola çıktık. Önce Derbent İlçemize uğrak verip fazla oyalanmadan Doğanhisar’a geçtik. Yol boyunca dikkatimizi çeken ilk olumsuzluk, kıraç alanlarda ürünlerin zayıflığı oldu. Hem hububat, hem nohut tarlaları çiftçinin boynunu bükecek gibi görünüyor. Sulak alanlarda, meyve bahçelerinde durum iyi. Fasulye, mısır ve diğer yeşil mahsullerin gelişimi güzel. Kiraz hasadının bereketli geçtiğini üreticilerden öğrenip seviniyoruz. Her tarafta dalları basmış meyvelere baktıkça, busene kayısı yılı sanki diyorum içimden. Dağlık ve ormanlık alanlardan aşağılara inip, Doğanhisar’a yaklaştığımızda etrafımızda birden yeşil bir koridor oluştu. Küçük küçük bahçelerin kümelendiği göletler diyarına dalmıştık…
Başköy Kasabası’nı geride bıraktığımızda; yolun sağında, küçük bir tepe üzerinde kurulu Atayurt Çiftliği, nizamiyesinde dalgalanan Albayrağımız ve oldukça şirin görünümlü idare binasıyla hemen dikkatimizi çekmişti. Uzaktan ilk bakışta, bir resmi kurum havası veren Atayurt Çiftliği; 70 dekar alana kurulmuş bakımlı ve görkemli bir meyve bahçesi.
Alâeddin Tepesinin küçültülmüş bir modelini hafızanızda canlandırın. Tarif edebildimse eğer; eli değen insanlar sayesinde, o şirin tepe şuan örnek bir tesise dönüşmüş vaziyette. Elma, kiraz, vişne, nektarin, deveci armudu ve ceviz fidanlarıyla bezenmiş bahçede, meyvelerin arasına serpiştirilmiş gibi duran dev pelit ağaçları var. Ağustos sıcağında, o meşe ağaçlarının gölgesinde oturmaya cihan değer inanın. Tepenin hemen ayakucunda yer alan Yenice Göleti sanki tabloyu tamamlıyor. Doğaya bu kadar yakışan, insan eliyle yapılmış tesis her yerde bulunmaz doğrusu, manzara gerçekten harika. ‘Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur’ atasözüne nazire yapar gibi, insanlar resmen dağı bağ yapmışlar…
Kim bu insanlar diye merak ediyorsunuzdur. Biri Başköy’de, diğeri İzmir’de; hala-dayı çocuğu memleketimizin iki değerli insanı kafa kafaya verip, başarmışlar bu işi. Biz, Başköy’de oturan emekli ormancı Ali İhsan Deniz, namı diğer ‘Pamuk Dede’ ile tanıştık. Saçı sakalı apak olmuş bu ihtiyar delikanlı, kendisine Pamuk Dede denilmesinden hoşlanıyor. Bizi misafir ettiği çiftlikte ağırlarken, sorularımıza samimi ve esprili cevaplar verdi.
İkinci sınıf, taşlı ve çalılıklarla dolu bu arazileri satın alarak başladıklarını, 2005 yılında faaliyete geçtiklerini söyledi. Yatırımı yapanın, bu işin asıl mimarının halasının oğlu Seyfi Çakar olduğunu dile getirdi. Pamuk Dede’nin anlattığına göre; başarılı bir iş adamı olarak ticari faaliyetini İzmir’de sürdüren Seyfi Bey’in memleketine olan özlemi ve sevdası sonuç vermiş. Hiçbir masraftan kaçınmadan, teknolojiyi de en üst seviyede kullanmışlar ve yöre insanına önderlik etmeyi amaç edinmişler. Anası, Atası Başköylü olduğu için de, çiftliğin adını ‘Atayurt’ koymuşlar.
Çiftliğin giderleri ve maliyeti oldukça yüksek; gelir henüz giderleri karşılamıyormuş. Enerji büyük bir sorun, çiftliğe teğet geçen bir gerilim hattı olmasına rağmen elektrik enerjisini kullanamadıklarını söyledi. Prosedürleri ve bürokratik engelleri aşamadıklarından yakındı. Elektrik yerine mazot yaktıkları için de göletten tepeye su çıkarmanın oldukça maliyetli olduğundan dert yandı…
Bölgesine, ülkesine yatırım yapan, üretime katılan memleketimizin bu değerli evlatlarına minnet borcumuz var hepimizin. Fazla söze gerek yok; aşağıdaki veciz sözler onları tarif ediyor sanki. Doğanhisar İlçe Müdürlüğümüz personeline, Pamuk Dedemize ve tanışamasak ta gönül köşemizde yerini alan Seyfi Bey’e teşekkürlerimizi, selam ve saygılarımızı iletiyorum.
"Toprakta değil; marifet taşta, kayada su çıkarmak, ağaç bitirmektir.
Düz yolda yürümek kolay; hüner uçurumları aşıp, maksuda ermektir."
M.Yavuz ÇOLAK